Sadece Kendin Olmak İçin Bu Hayattasın
Evrende her birimiz için ayrı ayrı, sadece bizim, sadece kendimiz olarak doldurabileceğimiz boşluklar var.
Tatmin, huzur, başarı ve sürprizlerle dolu bir yaşam için tek yapmamız gereken kendimiz olmak, kendi özümüze teslim olarak bu boşlukları kolaylıkla doldurmak.
Human Design, kendi gerçeğimizi keşfetmemiz için kişiye özel bir yol haritası sunarak, kendimiz olabilme konusunda bizi cesaretlendirir.
Human Design Nedir?
İnsan Tasarımı Sistemi olarak da bilinen Human Design Sistemi nedir? Human Design Sistemi bize ne anlatır ve bunları bilmek bize ne sağlar? Haydi biraz tüm bunların cevaplarından bahsedelim...
Human Design sistemi, kadim öğretiler ve modern bilimin sentezlenmesiyle ortaya çıkan bir kendini tanıma aracıdır. Astroloji, Hindu-Brahmin çakra sistemi, Kabala, I Ching gibi kadim öğretilerden ve kuantum fiziği, biyokimya ve genetik gibi modern bilimlerden yararlanmaktadır.
Tüm bu öğretilerin senteziyle hepimizin eşsizliğini fark etmemizi ve kendi bireysel varlığımızı keşfetmemizi sağlayan, bize yaşam kalitemizi yükseltebilecek pratik ve deneyimsel ipuçları sunan, bunları deneyimledikçe tutarlılığına hayran olduğumuz muazzam bir kendini tanıma aracı olarak düşünebiliriz Human Design’ı.
Kendi doğamızı, yetenek ve yatkınlıklarımızı derinden tanımamıza, evrenle daha kolay uyumlanmamıza ve tatmin dolu bir hayata geçişimize öncülük eder. Sistem aslında bize kendi kullanım kılavuzumuzu sunar, sonrası bize kalmıştır. Bize sunulan bilgileri kendi günlük deneyimlerimize dahil ederek, sistemin bizim için işe yarayıp yaramadığını kendimiz test ederek yolculuğumuzu derinleştirebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Human Design, deneyimsel bir öğrenme süreci olan mantıksal ve ampirik bir sistemdir.
Human Design sisteminin bilimsel temellerinden biri, Nötrino olarak bilinen parçacıklardır. Evrende sürekli hareket ve akış halinde olan Nörtinolar, maddelerin içinden geçebilen ve bilgi taşıma kapasiteleri olan parçacıklardır. Doğumumuzdan yaklaşık 3 ay öncesi ve doğum anında bedenimizden geçen Nötrinoların taşıdığı bilgilerle her birimizin varoluşu şekillenir. Human Deisgnla bu bilgilerle şekillen varoluşumuzun “kullanım klavuzunu” bize anlatır.
Bu kullanım kılavuzu, bize kim olduğumuz gerçeğiyle mükemmel uyumlu bir şekilde yaşama fırsatı sunar ve bizim dışımızdaki dünyayla etkileşimlerimizde karşılıklı ahengi nasıl yakalayabileceğimizi gösterir. Yeteneklerimizi, becerilerimizi ve potansiyelimizi derinlemesine tanımamızı sağlayarak, bize bunları gerçekleştirmeniz için net bir yol haritası sunar. Bireysel doğamızın duyarlı ve koşullanmaya yatkın olduğu çevresel etkiler konusunda farkındalık kazanmamızı sağlar. Kendi özümüze uygun yaşayabilmek ve hayat amacımızı gerçekleştirebilmek için, kendi içsel rehberlik sistemimizle (yani doğru karar alma mekanizmamızla) bağ kurmamızı kolaylaştıran pratik teknikler sağlar.
....
Human Design Enerji Tipleri
Aura Tipleri olarak da bilinen Human Design Enerji Tipleri Nelerdir? Enerji Tiplerinin Stratejileri Nelerdir? Enerji Tipimizi Nasıl Öğrenebiliriz? Enerji Tipimizi ve Stratejimizi Bilmek Bize Ne Fayda Sağlar? Biraz bunlardan bahsedelim...
İçinde yaşadığımız bu evrende her şey enerjiden ibaret, hepimiz enerjinin farklı formlarıyız ve hayattaki tüm tezahürler enerjik bir etkileşim ve alışverişin sonucu... Dolayısıyla hepimiz bu hayatı bedenlerimiz aracılığı ile enerjetik bir şekilde deneyimliyoruz. Bu enerjetik deneyimde, hepimiz çevremize yaydığımız ve çevremiz tarafından enerjetik olarak hissedilebilen bir elektromanyetik alana sahibiz, bu alana “aura” diyoruz. Auramızı merkezinde vücudumuzun olduğu, her yöne yaklaşık 2 kol genişliğinde uzayan bir küre gibi düşünebiliriz.
Hepimiz benzersiz olsak da, çevremize yaydığımız bu frekansların ortak bazı özellikleri var, bu özelliklere göre enerji tipimiz farklılaşıyor. Enerji tipimiz, bedensel enerjimizin nasıl çalıştığını ve kendilerine has frekanslarımızın dış dünya ile nasıl uyumlandığını belirler. Enerji tipimizi ve bu enerji tipinin çevreyle uyumlanma yöntemini bilmek bize, benzersiz frekansımızın güçlenmesi için enerjimizi optimize etme şansı verir ve ilişkiler, iş, uyku, sindirim, yaratıcılık gibi yaşamın tüm alanlarında daha dirençsiz bir deneyim sağlar. Enerji tipimizin işleyişi ile uyumlandığımızda hayatımızı kolaylıkla ve akışta yaşamaya başlarız, başarı ve huzur dolu bir yaşam süreriz.
4 Temel enerji tipi vardır;
JENERATÖR - Üretici (Açık, kapsayıcı bir aurası vardır)
PROJEKTÖR - Gösterici (Karşısındakine odaklanan, emici bir aurası vardır)
MANİFESTÖR - Gerçekleştirici (Kapalı, iten - yalnız kalmak isteyen- bir aurası vardır)
REFLEKTÖR - Yansıtıcı (Dayanıklı, örnekleyici bir aurası vardır)
Bazı kaynaklarda beşinci bir enerji tipi olarak Manifesting Jeneratörlerden bahsedilir ancak 5. bir enerji tipi yok. Manifesting Jeneratörler enerji tipi olarak Jeneratör' dür.
Human Design enerji tiplerinin kendine ait stratejisi, imzası ve öz olmayan temaları vardır. 4 tipi anlatmadan önce kısaca bunları açıklayalım;
Strateji: Aura tipinin dış dünya ile doğru etkileşim yöntemidir,
İmza: Kendi doğasına uygun yaşadığında hissedeceği onu motive eden duygudur,
Öz olmayan tema: Özüne uygun yaşamadığında hissedeceği duygudur.
Şimdi enerji tiplerini detaylı olarak anlatmadan önce bir hatırlatmam var; henüz kendi enerji tipini bilmiyorsan, bu linkten ücretsiz beden grafiğini çıkartıp öğrenebilirsin.
JENERATÖR
Stratejisi: Yanıt vermek / İmzası: Tatmin / Öz Olmayan Teması: Hüsran
Toplumun yaklaşık yüzde 70’ini Jeneratörler oluşturur. Jeneratörlerin sakral merkezleri tanımlıdır ve bu sayede özüne uygun yaşadığında yaratıcı yaşam gücü enerjisine sınırsız erişimleri vardır. Çalışmak, üretmek ve sevdiği işi yapmak için bu hayatta.
Sıcak, açık, kapsayıcı, sarıp sarmalayan bir auraya sahiptirler. Sürekli yaşam enerjisi üreten sakral merkezleri adeta mıknatıs gibi çalışır ve hayat onlara doğru akar. Bu yüzden Jeneratörün stratejisi hayata yanıt vermek için beklemektir. Jeneratörler çok güçlü birer mıknatısa sahip olduklarını hatırlayıp, hayatın ona onun için doğru fırsatları sunacağına inanmalılar. Tek yapmaları gereken hayatın ona sunduğu fırsatlardan içsel olarak çok net evet dedikleri fırsatlarla ilerlemektir.
Jeneratörleri yaşam boyu motive eden duygu tatmin, özüne uygun yaşadığında yani strateji ve otoriteleri ile hareket ettiklerinde da tatmin dolu bir hayat yaşıyorlar. Kendi doğasına uygun yaşamayıp, çevresel koşullanmalarla ilerlediklerinde hissettikleri duygu ise hüsran. Jeneratörler kendilerini tanımak ve bu sayede yaşam enerjilerini arttırmak için bu hayatta, bu yüzden bir jeneratörün en temel sorusu “Ben kimim?”. Bu sorunun cevabını kendi neşe ve heyecanlarını takip ederek bulabilirler.
Yani sevgili jeneratör; hayatın sana ihtiyacın olan tüm fırsatları sunacağına güven, hayatın fırsatlara yanıt vermek için sakral yanıtlarını dinle ve bir fırsatın sana neşe getirip getirmediğine göre karar ver!
......
Human Design Otoriteleri
Human Design Otoritesi ne demek? Kaç tür otorite vardır? Senin otoriten nedir? Otoriteni bilmek ve otoriteni hayatına dahil etmenin faydası nedir? Haydi bu soruları cevaplayacak şekilde biraz otorite konuşalım...
Hepimizin karar vermekte zorlandığı, en doğru kararı nasıl vereceğimizi bilemediği, verilen kararların arkasından kafamızda "acaba..." ların devam ettiği oluyordur... Bu durumlarda çevremizden sıklıkla "içgüdülerine güven", "kalbinin sesini dinle", "duygularınla düşünme", "aklını kullan" gibi tavsiyeler duyarız. Herkes kendi deneyiminden yola çıkarak kendi deneyimince en doğru yöntemin başkaları için de doğru olabileceği yanılsamasına düşer çünkü... Ama bu tavsiyelerin hiçbiri aslında herkes için geçerli değildir. Örneğin hepimiz içgüdülerimize güvenerek karar alamayız, bazılarımız anlık spontane kararlarla mutlu olabilirken, bazılarımızın karar vermeden önce uzun uzun düşünmeye ve konuyu sindirmeye ihtiyaç duyar... Bazılarımız kararlarını kendi içinde almaya daha yatkın ve yetkinken, kimimizin başkalarıyla konuşmaya ve başkalarıyla konuşurken kendini duyarak kararlarını şekillendirmeye ihtiyacı var... çünkü hepimiz derinden benzersiziz. Ve bu benzersizliklerimizin kaynağı, karar verirken bizim için neyin en iyi olduğunu bilen içsel rehberliğimizdir.
Peki nedir bu içsel rehberlik? "Biri bana söylese de ben de rahat etsem, kararlarımı nasıl vermem gerektiği konusunda kafam rahat olsa" dediğini duyar gibiyim. İşte tam bu noktada Human Design bizi otoritemizle tanıştırıyor. Her birimizin tasarımında güçlü ve esnek yönleri farklıdır ve bu farklılıklar hepimizin bedenimizle iletişimini de farklı kılar. Tasarımımız sabit ve sürekli olarak bizde var olan enerjilere göre doğru karar verme yöntemimizi önerir. Çok basit şekilde şöyle düşünebiliriz; kendimizle ilgili karar verme otoritesini (yetkisini) tasarımımızda istikrarlı olan enerjilerimize, yani tanımlı merkezlerimize veriyoruz. Ve bunu yaparken merkezlerin kendi içerisindeki hiyerarşiye dikkat ediyoruz. Örneğin otoritemize bakarken ilk baktığımız merkez duygular merkezi. Duygular merkezi (Solar Plexus) hem bir farkındalık merkezi hem de bir motor merkezi olduğu için o kadar etkili bir merkezdir ki, tasarımımızda başka hangi merkezimiz tanımlı olursa olsun, duygular merkezimiz tanımlıysa duygusal otoriteli oluruz. Sıralamanın tamamını yazının sonunda paylaşacağım.
Hepimize genellikle kararlarımızı zihnimizle almamız gerektiği öğretiliyor, ya da çevremizden böyle görerek biz de öyle yapmamız gerektiğini düşünerek yetişiyoruz. Oysa zihin hiçbirimizin kararlarının dayanağı olamaz... Neden mi? Çünkü; zihnimiz kararlarını bugüne kadar “öğrendiklerine” dayandırır. Zihnimizin öğrendikleri ise tamamen dış faktörlere dayanır; ailenin seni nasıl yetiştirdiği, senden beklentileri, eğitim sisteminin sana öğrettikleri, sosyal normlarla oluşan homojenleşme baskısı vs... Zihnimiz karar verirken bu dış faktörlerin etkisiyle şartlanmıştır, bütün bildiği ve öğrendiği şeylerle “ideal” olanı arar. Oysa hiçbirimiz homojenleşmiş bir ideali yaşamak için bu hayatta değiliz. Hepimiz kendimiz olabilmek, kendi özgün varoluşlarımızı deneyimleyerek bütüne katkı sağlamak için bu hayattayız. Bu konuda güvenebileceğimiz kaynak ise bedenimizin bilgeliği... Bedenimiz tanımlı merkezlerimiz aracılığı ile tamamen bizi düşünerek, bizi bizim için doğru kararlara yönlendirir, yeter ki bedenimizi dinleyelim, duyalım, duymaya niyet edelim!
Bu noktada şunu hatırlatmak istiyorum, bedenimizin bizi kendimizi düşünerek karar vermeye yönlendirmesi “bencillik” olarak algılanmamalı. Bu çok düşülen bir tuzak. Bizler hepimiz bütünün bir parçasıyız ve kendi iyiliğimiz bize emanet, öncelikle kendi iyiliğimizden sorumluyuz. Çünkü bütüne olan katkımızı ancak kendimizin en iyi, en mutlu versiyonuyla sağlayabiliriz. Bizim için doğru olan karar her zaman çevremiz ve bütünün de hayrınadır. Ne diyorduk uçuş öncesi, önce kendi maskemizi takıyoruz, sonra yanımızdakine - çocuğumuz bile olsa- destek oluyoruz :)
......